27 Aralık 2013 Cuma

Yoğurt Mucizesi

Birçok bayan gibi cildimdeki kahverengi lekelerle uğraşıyorum. Sivilce izleri, güneş sonrası tüm yüzümde yer yer açık kahverengi çil benzeri lekelere dönüştü. Ne yapsam ne kullansam derken, doğal birşey olsun diye araştırdım. Geçen günlerde yoğurt mucizesini karbonat ile birleştiren bir maske uyguladım. İki kez yaptım ve artık düzenli yapacağım, çünkü ilk denememden sonra bile fark edilir bir değişme oldu.
Tamam hemen lekelerimin hepsi gitmedi, ama cildimde canlılık, yumuşaklık başladı bile. Karbonatın kabarmasını göreceksiniz  ve yüzünüze sürdüğünüzde cildinizde ufak sızlamalar hissedebilirsiniz. Ben hassasiyet hissedince yıkadım, fazla uzun tutmadım. Lekeler için, cildinizin canlılığı için doğal bir şeyler denemek isteyenlere tavsiye ederim.
 Peki nasıl hazırladım bu maskeyi?
1 yemek kaşığı yoğurt, 1 çay kaşığı karbonat ve 1 tatlı kaşığı mısır ununu karıştırıp temiz cildime sürdüm.
Memnuniyetinizi paylaşırsanız sevinirim.

26 Aralık 2013 Perşembe

Huzurlu YENİ bir yıl

Yeni yıl, yeni bir heyecan getirir mi diye bekliyoruz hepimiz. Daha doğrusu şöyle sihirli bir değnek çıksa, havada pırıltılı yıldızlar uçuşsa ve kötü olan her şey gidiverse diye bekliyoruz. Evden çıkınca farkettim yeni yıl coşkusunu. Kırmızının hakim olduğu alışveriş merkezleri, yeni yıl müziklerini çalmaya başlamış bile. Hediyeler indirimler ile birleştirilip cazip hale getirilmiş. İçimize bir kıpırtı, bir heyecan veriyor aslında. Bayanlar anlar beni, hediye bahane indirimden kendimize bir şeyler alsak diye dolaşıyoruz. Ama asıl coşkumuz dilek dilemek, yeni yıldan bir şeyler istemek. Tıpkı noel babanın çuvalından hediye bekleyen çocuklar gibi.
Herkes önce kendi hayatında güzellikler bekliyor, sonra da ülkemizde ve tüm dünya da. Belki de ilk kendimiz için istemekle mi oluyor bu olumsuzluklar.
Kendimiz için huzur, ya etrafımızdakiler?
Kendimiz için para, nerden nasıl aldığımız?
Kendimiz için aşk, o bizi severmi?
Önce insanlar için huzur istesek, zincirleme şekilde huzur bize de yansır, dünyaya yansır. Para hiç istemesek de olur aslında. Yoksa paraya sahip olma isteği bile, her şeyi yok edebiliyor, yutan eleman gibi.
Yeni yıl etrafımdaki bütün insanlardan başlayarak, aklımızdaki düşüncelerin şeklini değiştirsin, zincirleme herkese yayılsın. Ve sonra yavaş yavaş her biryanı düşüncelerimizin  huzuru kaplasın.

Huzurlu yıllar….

24 Aralık 2013 Salı

HAYALİMİN BAŞROL OYUNCUSUYUM

Kendi hayalimde başrol oyuncusuyum, yeni bir iş teklifi sundum kendime. Ara ara yaparım bunu. Değişik iş teklifleri ile çıkarım karşıma, şöyle bir değerlendiririm düşünürüm. Bazen başlar yarım bırakırım işi, bazen de hiç kabul etmem. En çok ise oyunculuk teklifi alıyorum. Kimi zaman ufak bir rol alıyorum arka planda hiç konuşmadan, kimi zamanda başrol. Bütün duyguları yaşatan yaşayan, sevinci acıyı hisseden hissettiren olarak.
En son teklifim, kendi gazeteme köşe yazarlığı  oldu. Bu kez hiç düşünmeden kabul ettim. Süper bir teklifti. Düşünsenize kendinize ait bir gazetede tek yazarsınız ve üstelik köşe yazarı. Ne istersen yazabilirsin dedim kendime. Yaşadığın hikayeleri, yaşattığın hisleri,  tanık olduğun anları, bildiğin yada bilmediğin her şeyi.
Okuyanlar ile  karşılıklı duygu ve his paylaşımı da olursa,  hiç mi anlatılamayan hislerimden yaşamış olurum.
Hiç mi anlatılamazmış bu duygu.
Hani rüyada iken bağırırsınız da duyuramazsınız ya sesinizi, içinizde kalıverir.
Öylesine dolduruyor içimi, ona bakmak ona dokunmak’
Kendi gazetemde, köşe yazılarımı paylaşma umudu ile….


 ECE AY                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

21 Aralık 2013 Cumartesi

Hobbit; Ay Işığı

Uzun zamandır sinemaya gitmeyen birisi olarak, dün keyifli bir akşam yaşadım. Fantastik filmleri seven biriyim, üç boyutlu canlılığı ile Hobbit'i izledim. Dış dünyadan tamamen sıyrıldığımı rahatladığımı hissettim. Büyüler, orman, karanlık....
İnsan kendine ait birşey pek düşünmüyor bu tarz filmleri izlerken. Sanırım o yüzden daha çok rahatlatıyor beni. Acaba bu tür insanlar daha doğrusu canlılar, bizden önce yaşadı mı? Yada başka bir gezegende yaşıyor olabilirler mi? diye düşündüm.

En son yazımda gökyüzüne baktığımda beni etkileyen dolunay ışığından bahsetmiştim. Bunun üzerine film izlerken ay ışığının etkisini görünce tekrar etkilendim.

Aşkın ve kadının etkisini de filmi izlerken hissedeceksiniz.

19 Aralık 2013 Perşembe

DOLUNAY

Ayaz var iken dışarıda, dolunay ayrı bir güzel oluyor. Sanırım Türkiye’nin her köşesi soğuk bugünlerde. Gökyüzünde muhteşem bir dolunay manzarası var. Bakınca insanın içini ısıtan, kocaman bir ışık yansıtıyor.  Hem soğuk hemde karanlık işlerin ortaya çıktığı ülkemizde aydınlatıcı ve umut verici bir dolunaya ihtiyacımız var.

18 Aralık 2013 Çarşamba

SİZ HİÇ KAPLUMBAĞA GİBİ MUTLU OLDUNUZ MU?

Aşkın tarifi olmadığı gibi, mutluluğun da tarifi yapılamadı sanırım şimdiye kadar. Herkese göre farklı değil midir mutlu olmak yada mutlu olamamak. Kimisi hiç bilmez mutlu olmayı, kimisi de pencereyi açıp güzel bir nefes alır ve mutlu olur. Gönül ister ki bu kadar kolay olabilsin mutlu olmak, ama çoğu zaman mümkün olmuyor bu.
Mutlu olmak ve mutlu edebilmek için yaşamıyor muyuz? Ben bazen mutluluğumu kaplumbağaya benzetiyorum. Yavaş adımlarla bütün doğayı seyrederek yürürken, dışarıdan gelen etkilere karşı sert kabuğu ile birden kaybolan, içinde ne yaşadığını sadece kendi bilen kaplumbağaya benzetiyorum. Hiç onların şirin gözlerine ve patilerine baktınız mı?

Ellerimi ayaklarımı açıp dışarıda öylece, deli gibi dolaşmak isterim bazen. Bazen de içime çekileyim kimse beni görmesin isterim. Kahvemi alıp pencereden insanları izleyeyim. Kitabımdan okuduğum bir paragrafta kendime ait bir his bulup düşüneyim. İzlediğim bir film karesinde, o da benim gibi hissetmiş, diyebileyim. Geçmişe ait bir şeyler hatırladığımda yüzüme istemsiz bir gülümseme yayıldığını fark edeyim.
Bir cümle, bir resim, bir fotoğraf, bir gülümseme, bir tat, bir heyecan….Mutluluğun tarifi için birçok şey sıralanabilir.

Siz mutluluğunuzu neye benzetiyorsunuz?

16 Aralık 2013 Pazartesi

Hayatın altını çiz

Herkesin, yazılsın yada yazılmasın, yaşanan bir hikayesi varmış.  
Yıllar önce bir kitaptan okuduğum bu cümlenin altını çizdim. Bazen bu cümleyi hatırlar, yaşadıklarımı neden yazılı bir hikayeye dönüştürmedim diye kendime sorarım. Kalemimden dökülmeyen cümlelerin, ne bir resime çizgi ne de bir fotoğrafa ışık olmadığını farkedince, öylece akan zamana bakakalıyorum. Hissettiklerim, ucundan bile tutamadan, arkasında bir iz bırakmadan süzülüp gidiyor.
Sizin hikayeniz nasıl yaşanıyor hiç düşündünüz mü? Yazılarak mı yoksa iz bırakmadan mı?